HotWaterMusiC

pardon me, you got light?

4/2/09

sigara içmek sanatı

anlatamamıştı. takılıp kalmıştı "neden?" diye sorulduğunda. savuşturmuştu. vazgeçmişti sonra. zordu gerçekten. anlatmak mı anlaşılmak mıydı zor olan? bir din olabilir miydi? aynı dine mensup olduklarından bihaber milyonlarca müridden oluşan bir din? tanrısı hiç var olmamış, kitap... ya da bırak kitabı bir tek satır ayetten bile mahrum. bir din ki yalnızca ibadet şekli malum. neye göre kime göre? günde kaç kez ibadet? üç mü, on mu, yirmi mi, ya da kırk? öğünlerden sonra tok karnına mı? ya ibadethane? herhangi bir açık alan mı? belki de. kamusal alanlarda ibadet yasaktı? laiklik? yok artık! neden? neden olmasın? neden olmasındı?

belki de bir sürtüktü? işin düştüğünde kapısını aşındırdığın bir sürtük. milyonlarca, milyarlarca sürtük. kalitesine göre, muamelesine göre fiyat biçilen bir sürtük. içindeki şehveti bir müddet bastıran bir sürtük. ve yine, yeniden alevlenen bir şehvet. anlatmak mı anlaşılmak mıydı ?

3/10/09

ilovethisgame!

ilk çeviri işimi aldım. bu işten para kazanmaya başlarsam, belki sevebilirim bu bölümü. 


amaç: bölümü sevmek.

araç: para kazanmak.

sonuç: ?


(bkz: inandırıcılık)

born..grown...epoyintofviıv!

   İnsan doğar, büyür, ve ölür! Keşke lise yıllarında yazdığın kompozisyonlardaki gibi basit olsaydı hayatı üç çelsede anlatmak. "Lise yıllarında" dedin, evet lise yıllarında böyle kompozisyonlar yazan biriydin esasen, her konuyu bir şekilde buna bağlamayı bilirdin, ya da bunu her konuya...Doğdun. Nasıl? O zamanlar bilmiyordun, anlat(a)mamışlardı. Hem anlatsalar ne işine yarayacaktı ki. Lahananın göbeğindeydin, leylekler getirmişti, nil nehrine bırakılmıştın ya da. Gün geldi öğrendin gerçeği. Temelinin, o izlemekten zevk aldığını düşündüğün, alacağını aldıktan sonra da iğrenç gözlerle baktığın, suratının buruştuğu, ağzının ekşidiği, ... buruştuğu filmlerdeki gibi atıldığını öğrendiğinde miden bulandı. Ve tekrar geçmişe dönmek istedin, dönemedin. Nil nehrine bırakılmıştın, lahananın göbeğindeydin, leyleklerin gagasındaydın. Tatmin olmamıştın bu senaryolardan, ama sahneleri kafanda canlandırmak güzeldi. Leylek gördüğünde heyecanlanmak, lahanaya saygı duymak, nil nehrini görmesen de zihninde canlandırmak, onun da sana can verdiğini düşünmek... Şimdiki kadar berbat değildi. Hayır, hayır, hiç berbat değildi. Güzeldi aksine. Sevimliydi. Ama, büyüdün işte. Minicikken, boyun kısa diye erişemeyeceğin yerlerde muhafaza edilen eşyalara dokunamazken, uzanamazken, bütün istediğin bu değil miydi? Evet. Gördün. Öğrendin. Bunu öğrenmek için de ne çok okudun, ne de çok gezdin. Arkadaşlarınla sık sık yaptığın ergen sohbetlerinde öğrendin. "Bir elin nesi var, iki elin sesi var." atasözüne farklı açılardan bakmaya çalıştın. Baktın da. Ama bu atasözünün üzerine yazdığın kompozisyonlarda anlatamadın farklı bakış açını. Utandın. Ayıptı. Büyümüştün değil mi? Ama hala ayıp!

2/21/09

Bükçe Mütercim-Tercümanlık II. Sınıf

Oglum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak, ona ögüt
vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi agız tadıyla ögüt
vermeme izin vermez, sözü agzımdan kapıp kendi devam eder. !s yerimden ogluma
telefon açtım, aksam yemegini dısarıda birlikte yiyelim, dedim. Deniz kenarında ki bu
sirin lokantada simdi onu bekliyorum.
Geliyor aslan parçası, yakısıklılıgı da aynı ben.Hos besten sonra konuya giriyorum.
-Oglum haftaya dügünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam
göstermem gerekiyor.
Kaç dil biliyorsun oglum sen?
-!ngilizce, Fransızca bir de kendi dilimi de sayarsak Türkçe'yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili ögretecegim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından
kullanılır. Sen buna "kadın dili" de diyebilirsin.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabi ki. Eger kadın dilini bilirsen bir kadınla yasamak dünyanın en büyük zevkidir
ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen
her erkek Bükçe'yi ögrenmeli.
-!yi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konusurken genellikle, söyleyecekleri sözü, net söylemezler. Egip
bükerler onun için dilin adını "Bükçe" koydum.
-Bükçe zor bir dil mi baba? diye sordu gülerek.
-Bana bak, çok önemli bir konu, egleniyor gibisin biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu
olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek Bükçe
konusurlar sonrada senin sözün dogrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan
kolay, anlamazsan zor.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı
dili konusmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar.
-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır, cevabı alıp kırı
lmaktan korktuklarından dolayı, sözlerini de dolaylı söylüyorlar. !kincisi, kadınlar
dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletisim yetenekleri çok
güçlü.
-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.
-Ne bir sıfırı oglum, en az on sıfır öndeler. Düsünsene, henüz konusmayan, küçük bir
çocugun bile yüz ifadesinden ne demek istedigini hemen anlıyorlar. !sin kötüsü
kendiler leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi
zannediyorlar. Onun için, leb, deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb, demek zorunda
kaldıkları için bile kızarlar. Niye, leb, demek zorunda kalıyorum da o düsünmüyor,
diye canları sıkılır.
-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yasıyoruz. Niye düsünmedin, diye kızıyor
bana.
-Kızarlar oglum kızarlar. Kadınlar ince düsüncelidirler, detaycıdırlar, küçük seyler
gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendiler gibi düsünceli olmamızı beklerler fakat
erkekler onlar gibi degil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya . Beyinlerimiz böyle
çalısıyor.
-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu isin çaresi?
-Var dedik ya oglum, Bükçe'yi ögreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?
-Hazırım baba.
-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattıgı bir konu,
Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın ogün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana "bu gün bir elbise aldım." diye söylemez.
Elbise almak için dısarı çıktıgı andan baslar, kaç magazaya gittiginden, almak için
kaç elbise denediginden, indirimlerden, yolda gördügü tanıdıklarından alırken yaptıgı
pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.
-Hikaye dili yani.
-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, "Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa
kes." demeyeceksin. Böyle bir sey dediginde, bittin demektir. İster öyle de, istersen
"seni sevmiyorum." de. İki durumda da "seni sevmiyorum" demis olacaksın.
-Ne alakası var, baba. Seni sevmiyorum demekle, kısa anlat demenin.
-Çok alakası var. Kadınlar dinlenilmedikleri zaman sevilmediklerini düsünürler.
-Bu önemli, Bükçe'de dinlemek sevmektir, diyorsun.
-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konusurken, bir seyler
ima etmeyi severler. Biz erkeklerde imalı konusuyoruz diye düsünürler ve
sözlerimizle onlara ne demek istedigimizi çözmeye çalısırlar. Oysa erkeklerin ima
yetenegi pek gelismemistir. Bizim kastımız söyledigimiz seydir.
-Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem gelinligin içinde daha iyi
duracagım." dedi. Ben de "Böyle de iyisin." dedim. Canı sıkıldı bir kaç saat surat astı.
"Neyin var." diye sordum. "Hiçbir seyim yok." dedi. Sence nerede hata yaptım?
-Böyle de iyisin, derken o "de" ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu söyle
anlamıstır. Böyle de fena sayılmazsın, eh iste, idare edersin ama tabi daha da iyi,
daha da güzel olabilirsin."
-Peki ne demem gerekiyordu?
-Sunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir
soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza elestirmeye kalkarsan
yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün "Hayatım sen zaten çok güzelsin, kilo vermeye
falan bence ihtiyacın yok." deseydin, o günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucagına
oturup, agır mıyım, derse sakın "evet, biraz" falan deme "hayır" de. Yoksa bir daha
kucagına oturmaz.
-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydigi yakısır ve her kadının annesi
bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.
-Aferim oglum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmissin. Kadının, kendi anne babasıyla
sorunu olsa, kendi elestirir ama asla senin elestirmeni kabul etmez. Bunu kendine
hakaret olarak alır.
-Ve asla unutmazlar, degil mi?
-Aynen öyle. Yıllar önce annene, annesi için "biraz cimri" demistim. Hala "Sen benim
annemi sevmezsin." der ve annesi bize bir sey aldıgında gözüme sokar, en çok
görecegim yere koyar.
-Hadi o konularda dilimi tutarım da, su ima isini çözmek zor geldi.
-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama
"sen sunu mu demek istiyorsun." diye asla yüzüne vurmayacaksın.
!lla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karsılasmamak için senin de anlaman gerekiyor.
"Hayır, evde yiyecegim ama istersen hazır bir seyler alıp geleyim, ne dersin."dedim.
"Tamam" dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner
yaptırdım. Onun dönerini de kepekli ekmek arasına yaptırdım. Bunu düsündügüm için
ayrıca sevindi. O da diyette, dügünde daha zayıf görünme derdinde, bu sıralar.
-Bu Bükçe'de kısa konusma yok mu baba?
-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konusmuyorsa ya da kısa
konusuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın,
soruyorsun, "Neyin var" diye. "Hiçbir seyim yok." diyorsa, aman bir seyi yokmus, diye
bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz oldugundan yakınarak, aglamaya baslar.
-Bükçe'de "Hiçbir sey yok" demek "Çok sey var, benimle ilgilen" demek oluyor, o
zaman.
-Evet. Biz erkekler "Bir sey yok." diyorsak ya gerçekten bir sey yoktur, sadece
basımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; su anda konusacak bir sey
yok." diyoruzdur. Her ikisinde de konusmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi
olarak gördükleri için "Bana deger veriyorsan, ilgilen ki anlatayım." demek istiyordur.
Çok nadirdir, gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp
bunaltmayacaksın tabi.
-Bir arkadasım da kadınların "peki" demesi tehlikelidir, demisti.
-Dogru. Bir kadının agzından çıkan "kuru bir peki, olur, tamam" her zaman tehlikelidir.
Bu Bükçe de "Simdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracagım." demektir.
Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında "peki canım, olur
hayatım" gibi bir hosluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
-Zor bir dil baba.
-Yok yok gözün korkmasın. Bükçe, konusman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
-Anlamak da pek kolay degil ama.
-Korkma o kadar zor degil. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda
kalınca, düsünemedigimiz için biz erkeklere kızarlar, ve konusurken suçlayarak
konusurlar fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.
-Nasıl yani?
-Mesela, karın sana "ne zamandır dısarı çıkmadık." derse bunu suçlama olarak
üstüne alma, seninle gezmek canı istiyordur, bunu sen düsünüp teklif etmedigin için
kalbi kırılmıstır. Maksadı seni suçlamak degildir. "Daha geçenlerde gezmeye gittik."
gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa
zamanda gideriz." de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi
olur.
-Küçük ama önemli detaylar.
-Aynen öyle. Mesela karın "üsüdüm" diyorsa, üstünü kalın giy demeni ya da kombiyi
açmanı degil, ona sarılmanı istiyordur.
-Keske okullarda ögretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken baslasak o
kadar çabuk kavrayabilirdik, belki.
-Haklısın aslında ben de sana ögretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden
dönülse kardır.
-Not mu alsaydım, epeyce detayı varmıs dilin.
-Sen bilirsin oglum, unutacaksan al. Keske ben de not alıp gelseydim. Umarım sana
eksik ögretmem. Simdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettigi sözcük "Fark
etmez"dir. Fark etmezi kadınlar "Hiç umurumda degil, ne yaparsan yap " diye
anlarlar.
-En degerli sözcük nedir?
-Sen bil, bakalım.
-Seni seviyorum, demek herhalde.
-Evet, kadınlar "seni seviyorum" sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler
söylemistim, zaten biliyor diye bu konuda gaflete düsmemeliyiz.
-Bükçe sadece konusma dili midir baba? Bunun bir de davranıs dili var gibi geliyor
bana.
-Ben de tam ona geliyordum. Kadınlar küçük seylere önem verirler. Aksam ona sarıl,
televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düsündügünü ifade etmek için kıs
acık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım
et, salata yap, çay demle.
-Aksam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
-Gözünde büyütme. Sayınca çok sey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman
alacak, zor ve masraflı seyler, degil. Sen bu küçük seylere dikkat et, zaten karın sana
pasa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük seylere dikkat etmezse zamanını
karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla
geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama eger sen hep alıp vermezsen, bir gün birden
patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
-Tamam baba bunlara dikkat edecegim.
Garson yemek tabaklarını kaldırırken oglumun telefonu çalmaya basladı. Belli ki
nisanlısı arıyor, konusmak için deniz kenarına dogru adımlamaya basladı. Az sonra
geldi.
-Baba çok tesekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya basladım. Canan aradı. "Salonun
perdelerini ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte m i baksak." dedi. Tam "Fark
etmez, sen seç" diyecektim ki bunu senin söyledigin gibi "Ev de perde de umurumda
degil" gibi anlayacagı aklıma geldi. "Tabi canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben
senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen," dedim çok mutlu oldu. Kendi seçecek.
-O zaten perdeyi çoktan seçmistir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler.
Birlikte de gitsen o seçtigi perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek
istediklerini anlarsak, islerden kolay sıyırırız.
-Baba tekrar tesekkür ederim. Bu iyiligini hiç unutmayacagım. Bana Bükçe'yi
ögretmeseydin halimi düsünmek bile istemiyorum.
-Sanslısın oglum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla
ögrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de
ögret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.

üzerinegemliknotlar vol.2

@180209


serkeş, hodbin, hodfüruş, hodendiş, şikemperver-kampta risalelerden öğrendiğim kelimeler- hayatımdan uzakta geçirmek üzere olduğum dördüncü günün son demleri...kitap okumaya, aydınlanmaya, entelliğin dayanılmaz hafifliğine duyduğum ilk günkü hevesten çok şey eksildi.-bokunu çıkarmamak gerekiyormuş vesselam-. programın ilk iki gününde gerçekten sıkılmadan altı saate yakın kitap okuyordum, ne mesuttum bir bilinse! zira-organize işler, tolga çevik, her cümlede kullanılan bağlaç- devam eden günlerde içimden gelen entellik hevesinin yerini hevesdışı bir zorlama aldı. şöyle ki okuma saatlerinde kitap okumam gerektiği için okumaya başlamıştım. dolayısı ile, heves körelmesine mağruz bıraktım kendimi. ama varsın olsun, okul döneminde 1aylık bir periyotta okuyamayacağım kadar kitap okudum.-enaniyet de dizboyu, estağfirullahelazimvenetubiileyk-

@kitap dışında başka şeyler de yapıldı, tabi ki. söz gelimi, ilk günden Gemlik Kız Meslek Lisesi'nin yeri tespit edildi, ve gözetlemeye tabi tutuldu. Kızların çıkış saatine yakın, okul çıkış kapısının karşısındaki beyaz beton elektrik direğine omuzlar yaslandı, sigaralar yakıldı, havadaki azota karışan duman eşliğinde kızlar kesildi. beklenen sonuç elde edildiği için, hiçbir üzüntü duyulmadan sahile inilip, pet bardakta 50kuruşluk demli bir çay ve yine sigara eşliğinde keyifler çatıldı.


@hayata her iki dedesi de vefat ettikten sonra gelen, dolayısı ile dedesinin sırtına binip trtdeki western kuşaklarını aratmayacak bir tarzda kovboyculuk oynayamayan BEN, yaşlı amcaların uğrak yeri olan, ülke sorunlarının tartışılıp öneriler sunulduğu bir kıraathane buldu. İstisnasız, hergünün öğlen ve akşam vakitlerinde yemek zorunda olduğu, aksi takdirde aç kalacağı yemeklerden sonra, o kıraathaneye gitti. kıraathane...Türkiye'nin gerçeklerini posta gazetesinden, gençlerin cinsel sorunlarını haydar babadan, aldatılan kadınların hikayesini oya abladan, sporun gerçeklerini fanatik gazetesinden, hayatın gerçeklerini ise birbirlerinden öğrenen yaşlı, küçülmüş de büyümüş, sevimli güruhun yerleşkesi.
İstanbul'da okulun arkasında -ben, sefa, fatih, ve BÜLENT ile beraber- keşfettiğimiz bu tarz bir kahvede geçen diyalog: (Tay TV yayında, ve at yarış sonuçları ve yarışan atlar hakkında bir özet geçilmekte)
Spiker: üçüncü koşunun favorilerinden "rafetelroman", yarışta sonuncu gelerek bahissever fanatiklerini hayal kırıklığını uğratıyor.
Amca: -yanındaki amcaya dönerek- lan rafetelroman şarkıcı değilmiydi?


*bonus quote: There will always be something to ruin our lives, it all depends on what or which finds us first. We are always ripe and ready to be taken. C.B

Archive

  • 12 (4)
  • 1 (3)
  • 2 (10)
  • 3 (2)
  • 4 (1)